Yazı İçeriği

Eklem kireçlenmesinin en sık görüldüğü bölge bel olsa da kalça ve dizdeki kireçlenmeler, daha büyük rahatsızlıklara neden olabilir. Kalça ve diz eklemlerinde oluşan kireçlenme, kendini ağrıyla belli eder. Aşırı hareketlerle ortaya çıkan bu ağrı, zamanla dinlenme halinde bile görülür. Hastalığın teşhisinde ağrı çok önemli bir bulgudur, bu durumda mutlaka hekime başvurulması gerekir.

Eklem kireçlenmesinde şikayetleriniz 60’lı yaşlarda başlamışsa ve siz de tedavi için gerekli tüm basamaklara dikkat eder ve uyum gösterirseniz, cerrahi müdahale yapılmasına gerek olmadan şikayetlerinizin azalması mümkündür. Ayrıca önerilen fazla kiloyu verir, egzersizlere düzenli olarak devam eder, ilaçlarınızı kullanırsanız ameliyat olmadan da, kaliteli bir yaşam sürebilirsiniz. Ama kireçlenme 40’lı yaşlarda başladıysa hastalığın ilerleme süreci yavaşlatılabilse bile durdurulamayabilir ve protez ameliyatı ya da ameliyatla eklem içinin yıkanması gerekebilir.

Alınan her bir kilo, eklemlerin daha da zorlanmasına neden olur. Yani kireçlenme yaşıyorsanız, ilk yapmanız gereken, fazla kilolardan kurtulmak olmalı. Bunun için diyetinizi düzenlemeli ve beslenme alışkanlıklarınızı değiştirmelisiniz. Bu değişiklikleri kendi başınıza yapamıyorsanız, bir diyetisyenden destek alabilirsiniz.

‘Hareket yaşam modifikasyonu’ kişinin eklemlerini zorlayacak hareketlerden kaçınması olarak tanımlanıyor. Eklem kireçlenmesi en çok diz ve kalça bölgesinde görüldüğünden özellikle bu bölgede yer alan eklemler kullanılarak yapılan hareketler sırasında dikkatli olunması gerekir. Diz ekleminizde sorun varsa mümkün olduğunca, çömelmekten, merdiven çıkmaktan ve bağdaş kurarak oturmaktan kaçınmanız önem taşır. Kireçlenme omurgada ise ağır bir şey kaldırmamaya özen gösterilmeli. Ayrıca zorlayıcı hareketler yapmanız da sakıncalı olabilir. Kısacası, eklemin yük taşıma kapasitesini sınırlandırmak gerekir.

Kaslar ne kadar güçlü olursa, ekleme binen yük o kadar azalır. Yani yükü kemik ve eklemin değil, daha çok kasların taşıması gerekir. Bunun için de egzersiz yapılması şart. Egzersizler, fizik tedavi ile desteklendiğinde daha iyi sonuçlar alınır. Yüzme çok faydalı sonuçlar verir. Çünkü yüzme sayesinde kalça, diz ve bel çevresindeki kaslar, vücudun kendi ağırlığı yüklenmeden güçlenmiş olur. Ayrıca yürüyüşün de kasları güçlendirmede faydası bulunur, böylece yürüyüşte vücuda kendi yükü taşıtılarak kaslar güçlendirilmiş olur.

Hareket etmemizi sağlamak gibi son derece önemli bir işlevi olan eklemlerimiz bazı hatalı alışkanlıklarımız nedeniyle hasar görebilir. Bunun sonucunda eklem kireçlenmeleri, bağ ve omuz yaralanmaları, menisküs yaralanmaları gibi birçok sağlık sorunu ortaya çıkabilir. Özellikle yaz mevsiminde kadınların sıkça tercih ettikleri yüksek topuklu ayakkabılar ise eklemlere hasar veren alışkanlıkların başında gelir.

Eklem kireçlenmesinin tedavisinde önemli olan hastanın ağrısının giderilmesi ve eklem fonksiyonunun rahatça yerine getirilmesidir. Tedaviye adale güçlendirici egzersizler, ağrı kesici ve kıkırdak geliştirici ilaçlar, kilo verme ve fizik tedavi yöntemleri ile başlanır. Hastalığın ilerlediği ve bunların yetersiz olduğu noktada cerrahi girişimler ve eklem protezi ameliyatları gerekebilir.

İlaç tedavisinde öncelikle antiinflamatuar ağrı kesiciler ya da lokal olarak sürülen pomatlar kullanılır. Bunların yetersiz olduğu durumlardaysa kişiye, hem kıkırdak koruyucu özelliği olan hem de ağrıyı azaltan doğal ürünler (glukozamin kondroidin adı verilen ve deniz kabuklarından elde edilen doğal tabletler) verilir. Şişme, ödem gibi sorunlar için bazı özel preparatlar da kullanılabilir. Bunlar arasında özellikle diz eklemi içine enjeksiyonla uygulanan hyaluronik asit bulunur. Hyaluronik asit, ihtiyaç olursa kalça, omuz, dirsek, ayak bileği eklemleri için de kullanılabilir.

Eklem kireçlenmesinde uygulanan eklem protezi ameliyatlarında ise kıkırdağın aşınan kısmı çıkarılıp yerine metal, seramik vb. malzemelerden yapılmış yapay eklemler yerleştirilir. Protez yapılan kişiler yıllarca ağrısız olarak yaşamlarını sürdürebilir, eski günlerine büyük oranda geri dönebilir. Öte yandan, kıkırdağın korunması ya da bozulmuş dokunun yeniden üretilmesi ve nakledilmesi konusundaki kök hücre uygulamaları tercih ediliyor.